Sunday, 22 February 2009

ISTANBUL BY NIGHT


Dun aksam bunca ev saksiliginin acisini gecelere akarak cikarttim:))) W Hotel'de bar ve aksam yemegi keyfi??? Kuzen bana parlatmisti, muh-te-seeeeeem bir mekan diye...
Neyse taktim, takistirdim, saclar, havalar, tek omuz elbise ve ben bir parfum bulutu icersinde yuzerek vardik dest-i nasyona (kih kih)...
Sevgili arkadasim barda yer bulamamis, oradaki kucuk cumbamsi divan koltuk arasi seylerden birine ilismis. Ben de ilistim ve fakat sirt dayaymiyorsun, sirt dayamak icin illa ki harem kadinlari gibi uzanmak sart. Eh biz de saglam keyif p. iyiz ya, ickiler gelince oyle iskemlede yarim popo dikilir gibi rahatsiz oturmaktansa uzaniverdik, ay ama o da rahat degil. Boyle los bir ortam ama fazla kara, bir de tam barin onu yol gecen hani gibi, surekli restorana cikanlar, ineneler filan, bir garip...
Neyse bir sure bar sohbetinden sonra yukari restoran'a ciktik. Hemen yemekler ismarlandi, makul surede de geldi. Antre'ler gayet lezzizdi. Ama ne yazik ki ana yemekler son derece siradandi. Hatta ben benimkini yiyemedim. Arkadasiminkiyse ayni wagamama kare lomen tadindaydi, tabii ki on misli bir fiyat esliginde...
Dekorasyon da bana gore oldukca iticiydi. Ya kirmizi tugla duvarla, bordo kadife cicek deseni kabartmali duvar kagidi gider mi??? mumkun mu??? Yemek boyunca bu tip birbirine yedirilememis, kopuk kopuk duran ayrintilar gozume atladi durdu.
Musterilerin cogu ama hakkaten ezici cogulugu ergen genclerdi, babalari gayet iyi harclik veriyor olmali...Onun disinda da gene garip ve kopuk kopuk insan gruplari vardi.
Fiyat da ne yemege, ne ambiansa, ne de hicbirseye degmeyecek bir kivamdaydi.
Yani fuzyonsa kimse Changa'nin eline su dokemez, fiyatlar da uc asagi bes yukari ayni
Eh! Neyse ki biz cok konustuk, bol gulduk, pek eglendik...
En son asagidaki korkunc yastikli kralice koltuguna attik kendimizi. Girenleri seyredip eglenitoruz, kapida kimse olmadigi icin insanlar bize birseyler sorup duruyor. Derken bir kizcagiz girdi, insan o kilikla agustos ayinda donar. Ama komik olan ayakkabisi. Onu -arkasi bantli ama bu kritik durumda dahi ayakkabi buyuk. Yani kizin topuguyla aykkabinin arka bandi arasinda iki parmak bosluk var, oyle de yuruyor helal olsun. Akabinde arkasindan bir erkek ayakkabisi girdi, ayakkabinin burnu pinokyo'nun burnu gibi, uzayip, gidiyor, gozler yatay duzlemden dıkeye gecemıyor bır turlu...Arkadasim bu otekinin devami mi dedi.. orada kopmusuz...
Evet, mujde, gecelerin gizli gozu olarak acimasiz mekan/ insan analizlerim devam edecek...
Eve dondum, rahat pijamalarimi, kalin coraplarimi giyip 'tarihin arka odasini' seyre daldim... ki o da bir alem. Bardakci , guzel ama bilgisi kit ve konusamayan ve ikide birde susturduklari Batu ve cok bilen ama karizmasiz ve ikide bir ayar verdigi Erhan Afyoncu arasinda sen sakrak -hakkaten arada ud caliyor ve sarkiyi soyleyen kizcagiza da ayar veriyor- ki bu insanlar da niye bunca ayara/ azara katlaniyorlar o da ayri bir sorunsal- govde gosterisi yapiyor. Ama hakkaten Bardakci da, Afyoncu da son derece bilgili, belli ki bayagi arsiv tozu yutmuslar onlari dinlemek cok keyifli. Cok gec ama tavsiye edilir...ozellikle ohhh rahat pijama, bol corap ve cay esliginde...

No comments: