Thursday 14 May 2009


Sir Isac Newton. Hayatimin erkegi (yada onlardan biri). Hı hı...evet sıradan ve gerçekleşmesi her açıdan çok muhtemel beklentilerim ve beğenilerim var...

Ağlamanın Zamanıdır

Bizanslılar savaş kazansalar bile bunu bir nevi yenilgi sayarlarmış. Çünkü onlara göre asıl marifet sorun ne olursa olsun onun diplomasi ve entrika yoluyla çözümlenmesiymiş. Entrikayı bir tarafa bırakalım savaş yerine de ağlamak eylemini oturtalım. İşte ben ağlamayı bir yenilgi sayıyorum. Kendi kendimle olan iç diplomasimin çöktüğü an olarak görüyorum.
Tamam öyle anlar var ki, geç diplomasiyi, oto telkini filan, bırakırsın kendini çünkü olay çok ağırdır, geri dönüşsüzdür, buram buram acıdır, kaldırılmazdır. Ama ağlama hissi her daim böyle ekstrem olaylarla uyanmaz, bazen anlaşılmaz sıradanlıktaki olaylar zinciri davet eder ağlamayı.. gariptir çünkü olay sıradandır ama bir şekilde içinizdeki camı boydan boya patlatmış, parçalar heryere dağılmıştır...bardağın son damlasıdır...
İşte şimdi, oturmuş içimdeki parçalara bakıyorum, onları süpürsem mi, yapıştırsam mı, hayır canım ne camı diye başımı mı çevirsem yoksa olay mahalini bol suyla yıkasam mı... yani hüngür şapırt ağlasam mı??
Ama öyle bir mekanizma geiştirmişim ki içimdeki ağlama topaççığı nerden gelse savunma mekanizmam sağlam bir smaçla onu geri gönderiyor. Bu saçma şey-şeyler için ağlanır mı diyor, şükredecek binlerce şeyin varken, karnın tokken, sırtın pekken, senin ve sevdiklerinin sağlığı yerindeyken, nedir ki ağlamaya değen??? Aklıma zor durumda olan arkadaşlarım, korkunç gazete haberleri, aç çocuklar, savaşlar, kazalar geliyor ve ayıp diyorum...gönder gözyaşlarını gerisin geriye..çözersin sen bunu ...
Ama işte dolmuş göğsüm, tıkanmış boğazım, incelmiş derim. Gün içindeki kaba bir tavır, kendimi istediğim gibi ifade edememiş olmak (cevabı yapıştıramamış olmak), kendime güvenimin aniden geri çekilmesi, reglin ilk günü(bunu başa mı yazmalıydım acaba), evde kedinin çayı kitapların üzerine devirmesi...ve tabii herşeyin altında yanan ve zaman zaman kavuran bir geleceği görememe tedirginliği...
toplandı yağmur bulutları ve içimdeki küçük diplomat çalışmalara başladı, illa güneşi geri doğduracak. Ama bazen gürül gürül yağmur nasıl temizler ortalığı ve sonrasında güneş mis gibi toprak kokusuyla doğar pırıl pırıl..
Ağlamak lazım bazen, ağlamayı yenilgi olarak kabul etsem dahi...küçük diplomat bıdır bıdır konuşucağına dinlensin biraz...
Ama ağlayamayacağım gene galiba çünkü bu yazı beni rahatlattı:))Hay Allah!!!

Tuesday 12 May 2009