T o see a world in a grain of sand
and a heaven in a wild flower,
hold infinity in the palm of your hand,
and eternity in an hour
and a heaven in a wild flower,
hold infinity in the palm of your hand,
and eternity in an hour
Bu siir aklima saclari birbirine karistiran, yerden toz kaldiran, ruzgarli, sedid, hircin ahhhhhhhh ama ne kadar guzel bir Buyukada gununu getiriyor hep...Ozledim ben cok, pazartesi yolcusuyum ama zaten hep meftunuyum.
Pazartesi: ruzgarli camlar arasinda uzuuun bir yuruyus, eve ugrayis, kopekleri koklayis (abarttim, pof hakkaten, iki koca kurt kopeginden bahsediyoruz burda), klok klok (kizimca at arabasi) veeeeeeeee Lido'da sonu demli cay ve tel kadayif ile biten ziyafet gunu... Ama isin asli birtanecik kuzenim Sibel ve dunyalar tatlisi yegenimi gormek. Bu tatli bonbonlarin, sekerparelerin seyrine dalmak...bir de o tatli cocuk Ingilizcesiyle miyav miyav konusmuyorlar mi kendi aralarainda...
Ya yagmur yagarsa peki? Adam sende, kotu hava yoktur, yanlis kiyafet vardir..ayrica eger kendinizi eriyecek seker adledmiyorsaniz yagmurun da apayri bir keyfi vardir. N'est pas???
Kendime soru: Venerable Yasemin, acaba , tel kadayifi mideye indiridikten sonra, Buyukada pastanesinden bir de lokumlu kurabiye almak edepsizliginde/iradesizliginde bulunacakmisin???Merakla bekliyorum....
No comments:
Post a Comment