Sonunda buldum neden böyle garip bir kadın olduğumu. Tam gelişme, serpilme çağında insan Karay külliyatını okur, kadın olmak ve aşık olmak tahayyüllerini Karay'ı temel alarak oluşturursa böyle olur işte. Yani aslında Karay okumak bir aşk macerası -yada hadi Karay'ın terminolojisini kullanalım -bir aşk sergüzeşti geçirmek kadar keyifli ve heyecanlıdır. Herbir oymalı, billur tasvirle kendinizden geçer, o aslında bügün hastalıklı diye tabir ettiğimiz şedid aşkların içersinde aslında farketmeden siz de şekillenirsiniz.
Karay'ın pek hastası olduğu 'didişmeli sevişme' kavramı farketmeden bilinçaltınızın derinliklerine süzülür ve siz onu yıllar sonra değerli bir Bizans mücehveri gibi arkeolojik kazılarla kimbilir kaç katmanın altından binbir güçlükle çıkartırsınız.
Peki ne işe yarar bu kazı? Artık çoktan normal olan yavan gelmeye başlamıştır. Aşkta, acıda, tutkuda el arttırmak, kumar oynamak bir ihtiyaç haline gelmiştir. Herşeyden ötesi böyle bir oyunun diğer oyuncusu da elbette normal bir insan değildir: yancak ve elbette yakacaktır. Acı çekme ve çektirme haznesi geniş ve derindir. Mumdan gemilerle ateş denizlerine açılınmıştır bir kere (Bu harika benzetme bana değil Şeyh Galib'e ait, bkz: Hüsn-ü Aşk)...Ama elbette ki bunun simetrik tersi olan tutku ve aşk haznesi de buna mukabildir. Yoksa çekilmez...
Ben böyle bir yolculuktan döndüm. Güzel fırtınaydı. Oldum olası fırtınalara düşkünüm. Adada fırtına kaçırmam, illa kendimi dışarı atarım, doğanın çoşkusuna katılmak/karışmak için...
Dinleniyorum şimdi ve acısına rağmen kafamda böyle renkli ve masalımsı bir anı dosyası olmasına seviniyorum. Onlar sonsuza kadar bana ait...
Ayrıca kulelerim yıkıldı benim, daha ne olsun...
Peki, acaba onun en ufak bir fikri var mı bende yaratmış olduğu sarsıntıdan? 8.3'lük depremi onun Richter ölçeği en fazla 4 civarı fian algılıyor. Acaba ondaki depremin ölçüsü kaç... hiçbir fikrim yok desem. Onca sarsıntının arasında benim sarsıntı da hissediliyor mu acaba? Bilmem...
No comments:
Post a Comment