,Off...gene sinir içersindeyim. Tüketimde ve gece hayatında maşallah pek marka ve pek modern olan ülkemizin altından altından habire fırlayan sakil cehalet beni çıldırtıyor, dahası bir anne olarak endişelere boğuyor.
Geçen gün arkadaşım söyledi bu sene adadaki bisiklet kazalarında 22 kişi ölmüş. Yirmiki muhtemelen gencecik insan. Daha bunun üzerinden iki gün geçmedi annem babam eve sapsarı ve keder içinde döndüler. Splendid'in önünde boylu boyunca yatan incecik bir kız çocuğu...avuç içi kadar ve trafiksiz adada geç gelen ambülans, koşarak karakola giden yetmiş yaşında annemi lütfen dinleyen ve ambülansı zar zor bir kez daha arayan polisler ...Sonra öğrendik, vefat etmiş güzelim kız çocuğu... Allah rahmet eylesin, ailesine sabır versin... gene bisiklet.
Adada bir zamandır deli gibi bisiklet kiralanıyor...görüyorum etrafta son sürat, eller havada uçan gençleri...bunlardan bir kısmı hayatında ilk veya ikinci kere bisiklete biniyor. Hem kendisi, hem etrafı için ne büyük tehlike...Peki 22 kişinin ölmüş olması bir gösterge değil midir...birşeyler yapmak için...bir hız sınırlaması mesela??? bir kask takma şartı mesela??? Bu kız çocuğu kaskı olsaydı hayatta olur muydu şimdi??? çok mu zor bu birtakım insani ve medeni hareketler....
Ya birbirini hunharca sollayan at arabaları. Gencecik çocuklar görüyürum arabaları kullanan, kalıbımı basarım birilerinin hemşosu, gelmiş adada görüyor/kullanıyor ilk kez arabayı...Çoğunluk atların durumu ayrı bir trajedi...
Gerçekten demokrasiyi sınırsız özgürlük zannediyoruz...oysa ki demokrasi sıkı bir kurallar zinciri ve sistemidir. Bizde kurallar zaten demode, üstelik ihlal edilmek ve rüşvet sağlamak için varlar...
Bir de bir arkadaşım Amerika'da doğal bir parkta kampa gitti ve orada uyulması gereken kuralları anlattı, yani o doğa parçasının zarar görmesi imkansız...bir de aklıma hafta sonu yıldız parkı fılan geldi...
Yetmedi demin tv'de genetiğiyle oynanmış gıdalar tartışılıyor. Bilim adamları versus tarımsal araştırmalar genel müdürü...ki arkadaş hakkaten konuşamıyor, ne dediğini anlamak gerçekten mümkün değil. Bu hal düşünemediği konusunda da ciddi şüpheler uyandırıyor.. Bu GMS işi o kadar kapalı kapılar altında sürüyor ki, ne oduğu belli. Satmışlar işte çocuklarımızın yiyeceği gıdayı...kimbilir ne karşılığı...
Yalan dolan fili yuttu bir yılan...
Koyu cehalet, küçük çıkarlar...
Çok üzgünüm...
Buradan annelere sesleniyorum...hayırınız evet olmasın lütfen...Coğu Türk annesi böyle çünkü...çocuklarına iyilik yaptıklarını zannediyorlar ve hiç birşey dinlemeyen, her hayırı evete çeviren ve çevirinceye kadar da türlü şımarıklık ve arsızlık yapan çocuklarını pek karakterli, pek zeki filan zannediyorlar.(evet, vapurda karşımda bir tane vardı ki pes bu çocuk büyüyünce ancak büyükbaş Türk politikacısı olur dedim) Bizde sevimlilik de içeren şımarık lafı oysa ki İngilizce de spoilt yani mahvedilmiş, bozulmuş manasına denk gelir...Sonra bu çocuklar büyüyor ve kurallı toplum zihniyetini oturtamıyorlar, rüşvet vermeyi/almayı reddedecek dignity'i algılayamıyorlar...Her kuralı ihlal etmeyi bir akıllılık sanıyorlar. Anlamıyorlar ki aslında kolay ve gerzekçe olanı bu kuralları ihlal etmek (bkz: kendi bindiğin dalı kesmek), akıllılık da beş adım sonrasını ve bütünü görebilerek bunlara uyacak daha olgun ve medeni tavırlar sergileyebilmektir. Olmuyor... Sonra...sonra böyle oluyoruz işte...
Hep derim bir ülkenin gerçek medeniyetini kullanılan arabaların markasından yada kadınlarının sırtındaki servetlik çantalardan değil, yaya geçitlerinin işleyişinden anlarsınız...
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment