Liflerimi attırdım streching'de. Yoğun bir acı külçeleştirdi bacağımı, gözüm karardı, midem bulandı, bayılacak gibi oldum. O kadar iyi geldi ki. Çünkü ruhumun canı çok daha beter yanıyor. Gözümden yaşlar fışkıracaktı tutmasaydım kendimi çünkü o yanımda olsun, elimi tutsun istedim. Çok istedim. Sonra bacağımın acısı unutturdu ruhumun acısını, hiç olmazsa bir parça...bir süre...
Bilmiyorum ne yapıcam bu içimdeki uçsuz bucaksız özlemle. Sabah karnıma, göğüs boşluğuma yapışan, boğazımda düğümlenen acıyla. Geçecek...zaman...v.s diyor bilenler. Ama geçmesin, çünkü ondan geri kalan tek şey bu acı. En azından şimdilik geçmesin, I am not ready to let go...
Ne ektiysem onu biçiyorum işte...Onun canını çok yaktım, benimki yanıyor şimdi işte...Venedik'te San Marco meydanında göz kapaklarının üzerinde menevişlenen güneşin tadını çıkaran neşeli kadın nerede... şimdiki gözü yaşlı , kurşun bakışlı kadın kim?
Hayat insanı nasııııllll da terbiye ediyor. İnsanın egosu bir aslan, hayat da kamçı.
Terbiye oldum. Bir daha kimseye böyle bir acı veremem artık. Demek insan bazen kötülükleri hakikaten bilmediği için yapıyor. Yani kötü birşey biliyorsun tahminen ama yaşamamışsın işte... Yaşamadan insan nasıl bir acı olduğunu anlayamıyormuş.
Çok seviyorum ben onu...bütün bunları bile bile (biliyormuş meğer) bana bu kadar sevgi dolu, saygılı ve toleranslı davranmış olduğu için daha da çok. Ben giderken olay çıkarmak, çirkinleşmek yerine bana sıkı sıkı sarıldığı için...çok seviyorum onu. Ona söyleyemediğimi buralara yazıyorum. Öksürüğüm bir türlü geçmiyor, söyleyemediğim şeyler boğazımı yakıyor. Canım o benim. Nokta.
Eğ başını, olgunlukla çek cezanı.
Belki ona bir kez daha sarılma ve ne kadar çok sevdiğni söyleme fırsatın olur...