Friday 1 January 2010

Bugün kişisel bir tarih bitti, bir hayat noktasını koydu, bir dosya kapandı. Ne garip, ne de çok şey vardı o dosyanın içinde. Sahi, neden peki??? Gerçeğin ufacık bir kısmını yada sadece binlerce aynadan kırık yansımalarını görmek ne kadar zor ve yorucu bazen.
Amcamız gibiydi Tanar amcamız, annemlerin kardeş arkadaşı, yıllarca görüştüğümüz, ailemizden çok görüştüğümüz grubumuzun hep güven veren, sağlam sütunlarından biri. Annemler gençliklerini, ebeveynliklerini şimdi de yaşlılıklarını paylaştılar dostlarıyla, ben de onların çocuklarıyla birlikte büyüdüm.Biz annemler gibi grup olamadık, şu sebep bu sepep ender görüşüyoruz. Ama bugün Tanar amca evden giderken öyle zahmetsizce akarak ve doğal bir şekilde yumak oluverdik ki elimdeki unutulmuş ve parlatılmamış elması birden tekrar görüverdim. Başka kaç insanla kalbim bu kadar aynı ritimde atabilirdi, yada kim yarama bu kadar iyi melhem olabilirdi???
Ölümler, doğumlar, düğünler. Hep varlar ve hayatla içiçeler. Hayatın özünün, sevginin, insana ait herşeyin yüzeye çıktığı, sorgulandığı dönemeçler. Çok üzüldüm ama garip bir şekilde bir sevgi çemberi beni tuttu. Gariptir Tanar Amca bu çemberden çıkmadı, bize görünmez oldu sadece. Onu hala kuvvetle hissediyorum. Şu an şu satırları yazarken bile...
Aklıma hep Biga geliyor Tanar amca...biz çocuklar şapkalarımızla kıkırdaşırken, otobüslere doluşup kumlu denizlere giderken...sonra domatesler, tarlalar...bir de kızramış ekmek ve reçelle kova kova tükettiğimiz kaymaklar. Bir de balım diyen sesin. Koca Tanar, sen bir tanesin....

No comments: