Thursday 16 December 2010

kıl oldum abi


böyle bir şarkısı vardı Tarkan'ın...vadettiğini başarıyla gerçekleştirir, dinleyiciyi anında ve nerede, ne halde olursa olsun mükemmelen kıl ederdi...tabii bir de klibi seyredenler, görsel olarak da stimüle olup kıl olmanın nirvanasına ulaşırlardı adeta...

neyse...

kıl oldum, oluyorum, bu gidişle daha bayağı bir olacağım da var...

bu duyguya kendimi kaptırırsam ama, siz diyin satranç.. ben diyeyim tango...her ne ise taş kaybederim..sendelerim

diyorsanız ki evladım ne işin var bu yaşta böyle oyunların içinde... get a life!!!

e, ben oyun oynamayı seviyorum...yoksa sıkılıyorum...

e, Allah müstehakını versin o zaman diyorsanız...haklısınız.

ama ben kendi içersinde tutarlı bir insan değilim ne yazık ki..

sinirrrr oluyorum, sonra bakıyorum sinir olduğum şey merakımı celbetmiş, merakımı celbeden şey aklımı kurcalamış...ah zaten beyin zarından içeri sızdı mı olay...eyvah...

kurgula burgu burgu...

ben bir hamle yapıyorum, karşıda sessizlik...

ne bir at, ne bir fil...ne de piyon...

neden ...

ve benim bir sonraki hamlem ne olmalı bu durumda...

sessizlik, tepkisizlik???

action, reaction???

aslında keyifliyim içten içe,

kendi level'ımda bir savaşçı buldum diye...

beynimin karargahında oturuyorum...

önümde satranç tahtası, elimde kahve...




Thursday 2 December 2010

Dudaktan Kalbe

"For it was not into my ear you whispered, but into my heart. It was not my lips you kissed, but my soul."
Judy Garland.

Bir daha okumak istiyorum Reşat Nuri Güntekin'in "Dudaktan Kalbe" romanını...

Bir şeyler uzun zamandır ilk defa dudaklarımdan kalbime mi kaçtı ne???

Oysaki dudağımdan kalbime giden yol çetrefil, labirent, bataklıklarla, tuzaklarla dolu...aklım her an faşist bir diktatör gibi ortada..her faşist diktatörü yöneten ise kalbinin içindeki korkudur aslında...